∞ HİCANKA ∞

Pazar, Ekim 09, 2005

Denizden öte

Denizi seyrediyorum.
İlk önce, anlamsız, büyük bir su kütlesinden başka bir şey görünmüyor.
Öyleyse önce sudan başlamalı. Yanıcı ve yakıcı maddelerin birleşmesinden ibarettit su. Tıpkı aşık ve maşuğun birleşmesi, vuslat gibi. İşte Rahmet diyorum kendi kendime, boşuna rahmet dememişler suya...
Denizi seyrediyorum,
Kimi zaman hırçın, kimi zaman durgun,
Aşık bir gönlün söylediği söz gibi...
Dertli bir neyzenin nefesi gibi...
Sonsuzluğa uzanan bir bakış gibi...
Aşk gibi...
Denizi seyrediyorum.
Güneş çoktan batmış. Uzaklarda bir kaç geminin ışığı yansıyor. Deniz koyu bir karanlığa bürünmüş. Gözlerim bu karanlığa dalarken ruhum başka denizlere açılıyor. Sonra içimden bağırmak geliyor; "Ey deniz! Al beni içine bir zerre olmak istoyorum sende zerreliğin sırrını anlayarak..." Ama olmuyor. Ya deli derlerse... Varsın desinler, ne söylerse söylesinler. Denize düştükten sonra aklın ne önemi var ki!
Akıl; suyu hapseden bir testi gibi...
Testileri kırabilirsek, su denize giden yolu zaten bulacaktır. Birkaç damla gözyaşı testileri kırmaya yeter mi acaba?
Bir kaç damla gözyaşı...
Başlangıçtaki gibi,
Dünyaya geldiğim anda akıttığım gözyaşları gibi,
Saf ve temiz, kin ve nefretten uzak, dünya sevgisini tatmamış...
Bir kaç damla gözyaşı,
O gözyaşlarının her bir damlasında deryalar gizli,
O hali yakalayabilmek,
Yani başlangıca varabilmek asıl hedef bu olsa gerek...