"Bilgi Toplumu"
Günümüz "bilgi toplumu" nun bir hastalığı olduğunu düşünüyorum: bilmek ama olmamak hastalığı.
Bu gün istediğimiz bir konuda hemen bilgi sahibi olabiliyor, yada yaşadığımız bir soruna bir çok çözüm bulabiliyoruz ama gerçekten sorunlarımızı ne kadar çözebiliyoruz?
İletişimle ilgili bir çok kitap okuyup seminerler alan ama etrafındakileri kırıp geçirenlerin sayısı hiç az değil. Liderlikle ilgili bir yığın eğitim almasına rağmen temel ilkeleri bile uygulayamayan yöneticilerin sayısı her geçen gün artıyor. Bugün bir konuda eğitim almaya karar verdiğinizde ve bunu bir arkadaşınızla paylaştığınızda "gerek yok ben aldım sana anlatayım" cümlesini çok sık duyabiliyorsunuz.
Çok çeşitli konularda çok çeşitli bilgiler edinebiliriz. Ama asıl önemli olan bizim bunları ne kadar yaşayabildiğimiz, güncel deyişiyle ne kadar içselleştirdiğimizdir. Daha da önemlisi kendimizi ne kadar tanıdığımız ve nereye varmak istediğimizdir. Eğer neyere varacağınızı bilmiyorsanız hangi yoldan gittiğinizin bir anlamı olmayacaktır. Eğer önemli olanı bilinçli bir şekilde seçmiyorsanız önemsiz olana bilinçsizce bağlanırsınız. Yani düşündüğünüz gibi yaşamıyorsanız yaşadığınız gibi düşünmeye başlarsınız!
Belki de yapılması gereken bilgi sahibi olmaya değil hikmet sahibi olamaya çalışmaktır.
Bu gün istediğimiz bir konuda hemen bilgi sahibi olabiliyor, yada yaşadığımız bir soruna bir çok çözüm bulabiliyoruz ama gerçekten sorunlarımızı ne kadar çözebiliyoruz?
İletişimle ilgili bir çok kitap okuyup seminerler alan ama etrafındakileri kırıp geçirenlerin sayısı hiç az değil. Liderlikle ilgili bir yığın eğitim almasına rağmen temel ilkeleri bile uygulayamayan yöneticilerin sayısı her geçen gün artıyor. Bugün bir konuda eğitim almaya karar verdiğinizde ve bunu bir arkadaşınızla paylaştığınızda "gerek yok ben aldım sana anlatayım" cümlesini çok sık duyabiliyorsunuz.
Çok çeşitli konularda çok çeşitli bilgiler edinebiliriz. Ama asıl önemli olan bizim bunları ne kadar yaşayabildiğimiz, güncel deyişiyle ne kadar içselleştirdiğimizdir. Daha da önemlisi kendimizi ne kadar tanıdığımız ve nereye varmak istediğimizdir. Eğer neyere varacağınızı bilmiyorsanız hangi yoldan gittiğinizin bir anlamı olmayacaktır. Eğer önemli olanı bilinçli bir şekilde seçmiyorsanız önemsiz olana bilinçsizce bağlanırsınız. Yani düşündüğünüz gibi yaşamıyorsanız yaşadığınız gibi düşünmeye başlarsınız!
Belki de yapılması gereken bilgi sahibi olmaya değil hikmet sahibi olamaya çalışmaktır.
2 Comments:
Bir tek cümleyi eline yazıp yıllarla onu uygulamaya çalışan insanlar gördüm.. Mesela "dosdoğru ol." Bir ömür yetmez bu cümleye.
By Ufuk Ilter, at 11 Ekim, 2005 13:17
Son cümle iyiydi, hikmet sahibi olmakla ilgili. O kadar da kolay değil ki bu ama. Bir ömür harcanır ona.
İnsanlar temel bir şeyi karıştırıyorlar. Bu aynen bakmakla görmek gibi bir şey; Bilgili olmak ile fikri olmak. İnsanlar her hangi bir konuda bir kitap okuyunca o konuda evrenin bütün sırlarına erdiklerini sanıyorlar. Aslında en tehlikelisini yapıyorlar. Sığ sularda boğuluyorlar. İnsanlar hayatını veriyor bir konuya ve özünü yazıyor. Siz onu hap gibi aldığınızı zannediyorsunuz.
Çok üzülüyorum milletime, en az bir konuda keşke derinliğine bilgi sahibi olan insanlar olsa etrafımızda. Ama genellikle akşam televizyonda gördüğü ile, ya da geçen gün bir arkadaşının anlattığından aklından kaldığı kadarı ile bilgili olduğunu sanan insanlar var. Hep de, "ya neydi onun adı, ben biliyorum bunu, bak çıkartıcam" filan derler.
Ne geliyorsa bu yüzden geliyor başımıza... Eksik bilgiden. Bilgisizlik, sığ bilgiden daha iyidir.
Cahilden korkmam, sığdan korktuğum kadar...
By ucusanlar, at 01 Kasım, 2005 16:30
Yorum Gönder
<< Home