Duygulardan firar
       Yaşamda akılları yönetenlerden çok duyguları yönetenler kazanıyor. Tarih boyunca böyle olmuş Hürrem Sultan, Kanuni’nin duygularına hükmedip bir imparatorluğu yönetmiş. Hitler Alman halkının duygularına hitap edip dünyayı savaşa sürüklemiş. Bugün başarılı şirketlerin pazarlama tekniklerine baktığımızda müşterilerin duygularını hedeflediğini görüyoruz.
       Gündelik hayatımızda kaçımız duyguların esiri olmadan karar verebiliyor ki. Çoğu kere aklımız kalbimizin tesirinde kalıyor. Kalbimize hükmedenler aklımıza ve yaşamımıza da hükmediyor.
       Kalbini öfkenin kökleri kaplamış bir insanın davranışları ne kadar doğru olabilir. Kendini zevke teslim eden biri ne kadar sağlıklı kararlar verebilir. Bugün modern psikolojiye baktığımızda “öfke kontrolü” gibi duyguların dengelenmesini sağlayan teknikler geliştiriliyor.
       Tasavvuf da insanı duyguların esiri olmaktan kurtarmayı hedefler. Yollardan birisi de “kalp yolu” dur. Kalbin ilahlardan temizlenmesini hedefler. Kalp Arapçada dönmek, çevirmek anlamlarına gelir ki bir nevi radar gibi sürekli dönüp hiçbir şeye sabitlenmemeyi ifade eder. Kalplerimizi belli bir duyguya veya duygulara sabitlediğimizde hayatımızdaki dengesizlikler başlıyor ve bizleri yöneten bu duygular adeta ilahlaşıyor. İlah kelimesinin bir anlamı da yöneten demektir zaten.
       “La ilâhe illallah” ifadenin birinci kısmı (La ilâhe) “tanrı yok” anlamındaki olumsuz şart, inkârdır. İkinci kısmı ise (illallah) yalnızca Allah var anlamında teyittir. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse “La ilâhe illallah” “Allah’tan başka ilah yok” anlamında kullanılsa da “İlah yok sadece Allah var” anlamına da gelmektedir.
       “La ilâhe illallah” ibaresini bilinçli kullanmak bir nevi yaşamımızı sadece Allah’ın güdümüne sokmak, onun iradesinin içinde, kalbimizdeki ilahları eritmektir. Bu gerçek özgürlüğün de başlangıcıdır. Özgürlük kelimesini İsmet Özel’in yaptığı gibi “özün gürleşmesi” anlamında kullanırsak özümüz yalnızca Allah ile daha da, daha da gürleşecektir.
       “Allah’tan doğru bir delil olmaksızın kendi hevasına (istek ve arzularına) uyandan daha sapkın kim olabilir?” (Kasas-50)
       Gündelik hayatımızda kaçımız duyguların esiri olmadan karar verebiliyor ki. Çoğu kere aklımız kalbimizin tesirinde kalıyor. Kalbimize hükmedenler aklımıza ve yaşamımıza da hükmediyor.
       Kalbini öfkenin kökleri kaplamış bir insanın davranışları ne kadar doğru olabilir. Kendini zevke teslim eden biri ne kadar sağlıklı kararlar verebilir. Bugün modern psikolojiye baktığımızda “öfke kontrolü” gibi duyguların dengelenmesini sağlayan teknikler geliştiriliyor.
       Tasavvuf da insanı duyguların esiri olmaktan kurtarmayı hedefler. Yollardan birisi de “kalp yolu” dur. Kalbin ilahlardan temizlenmesini hedefler. Kalp Arapçada dönmek, çevirmek anlamlarına gelir ki bir nevi radar gibi sürekli dönüp hiçbir şeye sabitlenmemeyi ifade eder. Kalplerimizi belli bir duyguya veya duygulara sabitlediğimizde hayatımızdaki dengesizlikler başlıyor ve bizleri yöneten bu duygular adeta ilahlaşıyor. İlah kelimesinin bir anlamı da yöneten demektir zaten.
       “La ilâhe illallah” ifadenin birinci kısmı (La ilâhe) “tanrı yok” anlamındaki olumsuz şart, inkârdır. İkinci kısmı ise (illallah) yalnızca Allah var anlamında teyittir. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse “La ilâhe illallah” “Allah’tan başka ilah yok” anlamında kullanılsa da “İlah yok sadece Allah var” anlamına da gelmektedir.
       “La ilâhe illallah” ibaresini bilinçli kullanmak bir nevi yaşamımızı sadece Allah’ın güdümüne sokmak, onun iradesinin içinde, kalbimizdeki ilahları eritmektir. Bu gerçek özgürlüğün de başlangıcıdır. Özgürlük kelimesini İsmet Özel’in yaptığı gibi “özün gürleşmesi” anlamında kullanırsak özümüz yalnızca Allah ile daha da, daha da gürleşecektir.
       “Allah’tan doğru bir delil olmaksızın kendi hevasına (istek ve arzularına) uyandan daha sapkın kim olabilir?” (Kasas-50)
19 Comments:
selamun aleykum hicanka,
imam gazali tevhid risalesi'nde kelime-i tevhide bildiğimizin dışında açılımlar getirir. ona göre "Allah'tan başka ilah yoktur" cümlesine yüklediğimiz bazı anlamlar da şirke götürür. mesela farklı dinlerdeki ilah kavramlarını kastederek bunlar arasında gerçek ilah Allah'tır dediğimizde redde layık bularak ve sahte de olsa onlara ilahlık yğkleyerek bir bakıma onları kabul etmiş oluyormuşuz. İmam Gazali, kelme-i tevhidde "ilah yoktur yalnızca Allah vardır" manasını tercih etmekte.
Gazali'nin penceresinden bakıldığında oldukça karışık bir mesele. Tevhid Risalesi, Semerkand Yayınları...
okumanı tavsiye ederim.
sevgiyle,
By insan, at 02 Ağustos, 2006 17:29
Ellerine sağlık hicanka, çok güzel bir yazı olmuş.
İnsan ancak bağlanınca hür oluyor. Allah'a bağlanan başka insanlara ve nesnelere kul köle olmaktan kurtuluyor çünkü. Bunu çok güzel dile getirmişsin.
By İbn-i Sina, at 02 Ağustos, 2006 19:36
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Furkan 43
Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah'ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
Casiye 23
By Yalçın SEVER, at 02 Ağustos, 2006 20:49
lebleby bu güzel katkı için sağolasın
By hicanka, at 03 Ağustos, 2006 18:41
insan sen de katkıların için çok sağol
By hicanka, at 03 Ağustos, 2006 18:42
ibn-i sina beğenmene sevindim
By hicanka, at 03 Ağustos, 2006 18:43
ben de beğenmeme sevindiğine sevindim :)
By İbn-i Sina, at 04 Ağustos, 2006 02:36
Butun mesele icimizdeki putlari kirabilmek, o kadar coklar ki. Kelime-i tevhid sadece dilimizde kalmamali, hayatimiza sirayet etmeli. 'Bunca varlik var iken gitmez bu gonul darligi'.
By Suat Saygın, at 06 Ağustos, 2006 23:48
doğru söze ne denir suat
By hicanka, at 07 Ağustos, 2006 09:18
Guzel bir konu, guzel islenmis.
"There is no God but Allah" diye cevrilir ingilizceye. God yok, Allah var. Tanri yok, Allah var. Ilah yok, Allah var.
Allah var.. Allah var.. Allah..
By tahin, at 08 Ağustos, 2006 03:11
eyvallah tahin sağolasın
By hicanka, at 08 Ağustos, 2006 11:54
doğru diyorsun gülsüm amaç da o değil mi zaten
By hicanka, at 10 Ağustos, 2006 16:16
'..
kir bu evin putlarini ibrahim ne olursun
..'
By suspuss, at 22 Ağustos, 2006 14:23
İbrahim içimizde doğduğunda içimizdeki putları da kırmaya başlar...
Hoş Geldin suspuss
By hicanka, at 23 Ağustos, 2006 12:53
bizi yeni yazılarından mahrum bırakmaya hiç hakkın yok hicanka! :)
By İbn-i Sina, at 24 Ağustos, 2006 12:26
Selamlar,
yazılarınızı takip ediyorum.Tanrı yok, Allah var'a tüm kalbimle katılıyorum. Bir de tüm yanılsamaların üzerinden gelebilsem.
Sevgiler,
Arzu
By Arzu Pınar , at 28 Ağustos, 2006 17:10
Arzu Pınar hoş geldin
böyle yeni isimlerden yazılarım takip edildiğini duymak çok güzel
By hicanka, at 28 Ağustos, 2006 17:16
Merhabalar,
Çok güzel olmuş kardeşim... Devamını bekleriz inşallah...
"Mutlu kimse, ilgi ve kaygısını teke indiren kimsedir. Çünkü kaygısı tek olanı, gözlerinin gördüğü, kulaklarının duyduğu şeyler meşgul etmez..."
BEYAZİD-İ BİSTAMİ (k.s)
Tüm kaygılarınızın Allah için olması dileğiyle...
By mesen, at 28 Temmuz, 2008 10:06
Merhaba;
Kelime-i tevhid, iki lafızdan oluşur. Birinci kısmı "lâ ilâhe"dir. Mânası, "hiçbir ilâh yoktur" demektir. Bu kısmında kalmak küfürdür. İkinci kısmı "illallah’tır. Mânası, "ilâh olarak ancak Allah vardır" demektir. Bunu söylemek imandır. Kâfir ve münafıklar "lâ ilahe" kısmında kalıp küfre düştüler. Oysaki onlara, "Kapıda durmayın, içeriye geçin (hakka ulaşın) denilmişti.
İmam-ı Gazali (rha)
K.Kerimde birçok yerde Allah(cc) ilah kelimesini kullanmıştır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.
1. De ki: Siginirim ben insanlarin Rabbine,
2.Insanlarin Melikine (mutlak sahip ve hakimine),
3.Insanlarin Ilâhina.
... (Nas Suresi)
By seyr, at 13 Ocak, 2011 11:01
Yorum Gönder
<< Home