∞ HİCANKA ∞

Cuma, Mart 16, 2007

akıl gönül köprüleri

       İnsanlarla konuştuğumda hep bir sorunlar yumağı görüyorum. Aile sohbetlerinde, kahve muhabbetlerinde, arkadaş gruplarında hep aynı tablo, bir “sistem” var ki hep sorumlu o. “Sistem böyle” cümlesini kullananlara sorsanız ki şu sistem ne diye, çoğu tanımlayamaz bile; ama ne hazin ki insanlarımızın çoğu kişiliklerini, tanımlayamadıkları sisteme göre şekillendirmekte! Bir özel sektör çalışanı, kamu kurumunda çalışmaya başladığında vakti zamanın da eleştirdiği, devlet memuru zihniyetiyle hareket etmeye başlıyor çoğu kere. Gerekçesini sorsanız, sistem böyledir çünkü. Televizyonda vergi kaçıran iş adamlarını seyredip onlara küfreden vatandaş aldığı gömleği birkaç lira eksik almak için fatura almaktan vazgeçiyor.
       Bugün Türkiye’nin hukuk, eğitim, üretim, sağlık, ekonomi ve diğer alanlarındaki sorunları hep alt sorunlardır. Asıl sorun: zihniyet problemidir, insanlarımızın akıllarıyla gönülleri arasındaki köprünün yıkılmasıdır. Toplumun kalitesini parayla yahut kanunlarla geliştirmek pek mümkün değildir. Arap ülkelerini düşünün mesela belli bir enerji kaynağına sahip oldukları için refah düzeyleri yüksek olsa da gelişmiş bir toplum demek çok zordur. İran’a bakın; yasaların engellediği birçok şeyin devlet müdahalesinin mümkün olmadığı ortamlarda sürdüğü bilinmekte.
       Birey toplum ilişkisini, hücrelerle bedenin etkileşimine benzetmişimdir hep. Toplumsal gelişim mi yoksa kişisel gelişim mi sorusunu da bu açıdan bakıldığında yersiz bulduğumu belirtmek isterim. Nasıl ki hücrelerin hasta olduğu bir bedenin sağlığından söz etmek mümkün değilse bireylerinin niteliksiz olduğu bir topluluğun gelişmişliğinden söz etmek mümkün değildir. Psikolojik çöküntülerin yaşandığı toplumlarda sosyolojik çözünmelerin yaşanması kaçınılmazdır.
       Günümüz toplumuna baktığımızda, hırslarına ve açgözlülüklerine yenik düşerek, dünya’nın kaynaklarını sömürmek için aciz insanları öldürmeyi bile göze alanlar çoğunluğa göre çok daha akıllı ve bilgilidirler. Hitler’i veya günümüzün diğer zalimlerini düşünelim akılsız olduklarını iddia edebilir miyiz?
       Akıl yöneten, gönül ise yönlendirendir, vicdan gönlün akla ulaşan sesidir. Gönlün güdümünden çıkan akıl zararlı bir hale dönüşür. İdeal insan; maddi ve manevi vücudunu dengeleyip aklını ve gönlünü birlikte kullanabilendir. İnsan bu dengeyi bozduğunda bundan sadece kendisi değil, konumuna göre tüm insanlık etkilenebilmektedir. O yüzden değil midir ki her geçen gün bu gerçeğin önemi daha çok anlaşılmakta? IQ’nun yeterli olmadığı çağımızda EQ’dan ve SQ’dan bahsedilmekte. İnsan benliğini anlamaya yönelik çalışmaların sayısı her geçen gün artmakta. İster Freund bakışıyla “ego”, “süper ego” deyin. İsterseniz akıl gönül diye adlandırın; ama toplumun kalbiyle aklı arasında sağlam köprüler olan olgun bireylere çok ihtiyacı var.