∞ HİCANKA ∞

Pazartesi, Ağustos 28, 2006

Bu yazının başlığı yok çünkü bir başlık bile bulamıyorum...
Sanki bir fetret dönemindeyim yazamıyoruuuum :(
Belki de başlığı "motivasyon kırılması" olmalı

Çarşamba, Ağustos 02, 2006

Duygulardan firar

       Yaşamda akılları yönetenlerden çok duyguları yönetenler kazanıyor. Tarih boyunca böyle olmuş Hürrem Sultan, Kanuni’nin duygularına hükmedip bir imparatorluğu yönetmiş. Hitler Alman halkının duygularına hitap edip dünyayı savaşa sürüklemiş. Bugün başarılı şirketlerin pazarlama tekniklerine baktığımızda müşterilerin duygularını hedeflediğini görüyoruz.
       Gündelik hayatımızda kaçımız duyguların esiri olmadan karar verebiliyor ki. Çoğu kere aklımız kalbimizin tesirinde kalıyor. Kalbimize hükmedenler aklımıza ve yaşamımıza da hükmediyor.
       Kalbini öfkenin kökleri kaplamış bir insanın davranışları ne kadar doğru olabilir. Kendini zevke teslim eden biri ne kadar sağlıklı kararlar verebilir. Bugün modern psikolojiye baktığımızda “öfke kontrolü” gibi duyguların dengelenmesini sağlayan teknikler geliştiriliyor.
       Tasavvuf da insanı duyguların esiri olmaktan kurtarmayı hedefler. Yollardan birisi de “kalp yolu” dur. Kalbin ilahlardan temizlenmesini hedefler. Kalp Arapçada dönmek, çevirmek anlamlarına gelir ki bir nevi radar gibi sürekli dönüp hiçbir şeye sabitlenmemeyi ifade eder. Kalplerimizi belli bir duyguya veya duygulara sabitlediğimizde hayatımızdaki dengesizlikler başlıyor ve bizleri yöneten bu duygular adeta ilahlaşıyor. İlah kelimesinin bir anlamı da yöneten demektir zaten.
       “La ilâhe illallah” ifadenin birinci kısmı (La ilâhe) “tanrı yok” anlamındaki olumsuz şart, inkârdır. İkinci kısmı ise (illallah) yalnızca Allah var anlamında teyittir. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse “La ilâhe illallah” “Allah’tan başka ilah yok” anlamında kullanılsa da “İlah yok sadece Allah var” anlamına da gelmektedir.
       “La ilâhe illallah” ibaresini bilinçli kullanmak bir nevi yaşamımızı sadece Allah’ın güdümüne sokmak, onun iradesinin içinde, kalbimizdeki ilahları eritmektir. Bu gerçek özgürlüğün de başlangıcıdır. Özgürlük kelimesini İsmet Özel’in yaptığı gibi “özün gürleşmesi” anlamında kullanırsak özümüz yalnızca Allah ile daha da, daha da gürleşecektir.
       “Allah’tan doğru bir delil olmaksızın kendi hevasına (istek ve arzularına) uyandan daha sapkın kim olabilir?” (Kasas-50)