Zıtların Tezahürü
Melek de sensin, şeytan da sen.
Yüzün neye dönerse bil ki o olursun sen!
        İçimizde ve dışımızda, zıtların karşılıklı olarak tezahürünü görüyoruz hep. Sıcak-soğukla, gece-gündüzle, erkek-dişiyle, hüzün-sevinçle, tevazu-kibirle var. Var olmak zıttınla bir arada olmayı gerekli kılar. Hayatın dengesi böyledir adeta. Gerçek iç huzur, bunu kabullenmekle başlıyor.
        Çoğu kere olayların akışı içerisinde boğulup gidiyoruz. Hayatı simsiyah yada bembeyaz görüyoruz. Beyaz günlerimizin arkasından gelen bir siyahlık, muhtemel ki daha ötesini göremediğimiz yada düşünemediğimiz için bizi mutsuz etmeye yetiyor. Oysa hayatın rengi ne siyah ne de beyazdır hayatın rengi: siyah ve beyaz’ın karışımından oluşan gridir. Hayatı yaşamak sadece beyazı yaşamak, beyaz anların sayısını mümkün olduğunca arttırmak şeklinde gösterilir. Bunun da adına “hayatın tadını çıkarmak” denir. Kimi zaman da siyah anlar yaşadığımızı biliriz ama hep bu siyahın içerisindeki beyazı arar, bulduğumuz küçücük bir beyaz damlasını deniz gibi görmeye çalışıp, mutlu olmak için uğraşırız. Gerçek anlamda hayatın tadına varmak siyah ve beyazın muhteşem ahengini görmektir. Şimdi bu nokta da; siyah günleri kim ister ki denebilir. Mesele tercih yapmak değildir. Zaten istesek de istemesek de bir şekilde yaşarken zorluklarla, sıkıntılarla karşılaşıyor, her iki durumu da tadıyoruz. Önemli olan hayata ve olaylara Nasrettin Hoca misali biraz üstten bakabilmektir: Nasrettin Hoca bir darlık yaşadığında sevinir, bolluk yaşadığında ise üzülürmüş. Nedeni sorulduğunda, bolluk zamanında sonrasında gelecek olan darlığa üzüldüğünü, darlıkta iken ise gelecek olan bolluğa sevindiğini söylermiş. Anlaşılan Nasrettin Hocamız hayattaki devinmeyi çok iyi kavramış. Uzakdoğu kökenli ying yang felsefesi de, iyi olanla kötü olanın bir arada olacağını aksi takdirde dengenin gerçekleşmeyeceğini savunur.
        Kâinatta zıtların eşsiz bir uyumu vardır. Su mesela: Yanıcı ve yakıcı iki maddenin birleşiminden, yepyeni ve hayatın devamı mevcudatına bağlı, mükemmel bir madde oluşmuştur. İnsanda da zıtların kusursuz dengesini görebilirsiniz. Temelde ruh ve beden etrafında kümelenen özelliklerimiz hep birbirini tamamlar niteliktedir. Tasavvuf inancına göre: Dünya hayatı Allah’ın “kün” yani “ol” demesiyle başlamıştır. “Kün” kelimesi; Arapça “kaf” ve “nun” harflerinden oluşur. Buradaki “kaf” kemal ve küfrü, “nun” ise narı ve nuru temsil eder. Varlık sırlarımızı anlamaya yapılacak içsel yolculuklarda, “her şey zıttıyla kaim” düsturunca, bir varlığı tanıdığınızda onun zıttı olanı kavramanız da kolaylaşır. Zıtları tanıdığımız da tercihlerimiz de kolaylaşacaktır şüphesiz.
        Ez cümle: melek de sensin, şeytan da sen. Yüzün neye dönerse bil ki o olursun sen!
Yüzün neye dönerse bil ki o olursun sen!
        İçimizde ve dışımızda, zıtların karşılıklı olarak tezahürünü görüyoruz hep. Sıcak-soğukla, gece-gündüzle, erkek-dişiyle, hüzün-sevinçle, tevazu-kibirle var. Var olmak zıttınla bir arada olmayı gerekli kılar. Hayatın dengesi böyledir adeta. Gerçek iç huzur, bunu kabullenmekle başlıyor.
        Çoğu kere olayların akışı içerisinde boğulup gidiyoruz. Hayatı simsiyah yada bembeyaz görüyoruz. Beyaz günlerimizin arkasından gelen bir siyahlık, muhtemel ki daha ötesini göremediğimiz yada düşünemediğimiz için bizi mutsuz etmeye yetiyor. Oysa hayatın rengi ne siyah ne de beyazdır hayatın rengi: siyah ve beyaz’ın karışımından oluşan gridir. Hayatı yaşamak sadece beyazı yaşamak, beyaz anların sayısını mümkün olduğunca arttırmak şeklinde gösterilir. Bunun da adına “hayatın tadını çıkarmak” denir. Kimi zaman da siyah anlar yaşadığımızı biliriz ama hep bu siyahın içerisindeki beyazı arar, bulduğumuz küçücük bir beyaz damlasını deniz gibi görmeye çalışıp, mutlu olmak için uğraşırız. Gerçek anlamda hayatın tadına varmak siyah ve beyazın muhteşem ahengini görmektir. Şimdi bu nokta da; siyah günleri kim ister ki denebilir. Mesele tercih yapmak değildir. Zaten istesek de istemesek de bir şekilde yaşarken zorluklarla, sıkıntılarla karşılaşıyor, her iki durumu da tadıyoruz. Önemli olan hayata ve olaylara Nasrettin Hoca misali biraz üstten bakabilmektir: Nasrettin Hoca bir darlık yaşadığında sevinir, bolluk yaşadığında ise üzülürmüş. Nedeni sorulduğunda, bolluk zamanında sonrasında gelecek olan darlığa üzüldüğünü, darlıkta iken ise gelecek olan bolluğa sevindiğini söylermiş. Anlaşılan Nasrettin Hocamız hayattaki devinmeyi çok iyi kavramış. Uzakdoğu kökenli ying yang felsefesi de, iyi olanla kötü olanın bir arada olacağını aksi takdirde dengenin gerçekleşmeyeceğini savunur.
        Kâinatta zıtların eşsiz bir uyumu vardır. Su mesela: Yanıcı ve yakıcı iki maddenin birleşiminden, yepyeni ve hayatın devamı mevcudatına bağlı, mükemmel bir madde oluşmuştur. İnsanda da zıtların kusursuz dengesini görebilirsiniz. Temelde ruh ve beden etrafında kümelenen özelliklerimiz hep birbirini tamamlar niteliktedir. Tasavvuf inancına göre: Dünya hayatı Allah’ın “kün” yani “ol” demesiyle başlamıştır. “Kün” kelimesi; Arapça “kaf” ve “nun” harflerinden oluşur. Buradaki “kaf” kemal ve küfrü, “nun” ise narı ve nuru temsil eder. Varlık sırlarımızı anlamaya yapılacak içsel yolculuklarda, “her şey zıttıyla kaim” düsturunca, bir varlığı tanıdığınızda onun zıttı olanı kavramanız da kolaylaşır. Zıtları tanıdığımız da tercihlerimiz de kolaylaşacaktır şüphesiz.
        Ez cümle: melek de sensin, şeytan da sen. Yüzün neye dönerse bil ki o olursun sen!
12 Comments:
Yaşadığımız hayat tercihlerimizin sonucudur...Cüz-i irademiz her yol ayrımında çizer hayat ve hayat sonrasındaki çizgimizi...Ve ben her karar aşamasında korkarım.Dua dua yalvarırım..."Rabbim beni bir an olsun nefsimle başbaşa bırakma."Herşey zıttıyla kaimdir ya...Acizliğimi gördükçe Rabbimin büyüklüğü daha da barizleşir her daim...Gerisini kendi bloğumda yazayım bari :)Hem burda fazla yer işgal etmeyeyim.Hem de benim bloğada gelin yaw :)
By Hayâl, at 09 Mart, 2006 10:28
Yaşadığımız hayat tercihlerimizin sonucudur...Cüz-i irademiz her yol ayrımında çizer hayat ve hayat sonrasındaki çizgimizi...Ve ben her karar aşamasında korkarım.Dua dua yalvarırım..."Rabbim beni bir an olsun nefsimle başbaşa bırakma."Herşey zıttıyla kaimdir ya...Acizliğimi gördükçe Rabbimin büyüklüğü daha da barizleşir her daim...Gerisini kendi bloğumda yazayım bari :)Hem burda fazla yer işgal etmeyeyim.Hem de benim bloğada gelin yaw :)
By Hayâl, at 09 Mart, 2006 10:28
Fazla yer işgal etmeyeyim derken iki kez göndermişim :) Özür...
By Hayâl, at 09 Mart, 2006 10:29
geldiğin için çok sağol hayal, devamını senin blogundan okuyacağım
By hicanka, at 09 Mart, 2006 11:18
Kaf ve Nun.. Çok enteresan.. İlk kez duymuş oldum.. Yazı çok dengeli. Eline sağlık. Aslında ben akşam bi satranç atalım :p demeye geldim senin bloga ama.. Baktım yeni yazı :)
By Ufuk Ilter, at 09 Mart, 2006 15:15
hoş geldin Gülsüm yorumlarını özlemiştik. Bahsettiğin tezatın farkında olmak da güzel farkettikten sonra düzeltmek daha kolay
By hicanka, at 10 Mart, 2006 09:16
Ufuk hoş geldin yazıyla ilgili yorumların için çok sağol satrançta sizler kadar iyi değilim maalesef
By hicanka, at 10 Mart, 2006 09:18
Bugün sabah simsiyahtı düşlerim şimdi kar beyaz oldular:)Bilmem anlatabildim mi?
By Unknown, at 10 Mart, 2006 18:00
çok iyi örneklemişsin Meltem.
By hicanka, at 13 Mart, 2006 09:46
teşekkür ederim rümeysa hoş geldin, yine beklerim
By hicanka, at 13 Mart, 2006 21:03
Cenab-ı hak hem erkeği hem kadını,hem geceyi,hem gündüzü,hem yazı hem kışı yarattı.Aslında normalde birbirine zıt gibi görünselerde birbirlerinin tamamlayıcısıdır tüm bu unsurlar.Kadın olmazsa erkek olmaz,gece olmadan gündüz olmaz,kış bitmezse yaz gelmezdi..
By emircan, at 14 Mart, 2006 15:59
geldiğin için teşekkürler Emircan
By hicanka, at 15 Mart, 2006 09:31
Yorum Gönder
<< Home