Görünene Aldanma
    Son yıllarda kişisel ve kurumsal gelişimin sektörleşmesiyle birlikte vizyon ve misyon kavramları da iyice dilimize girdi. En yalın ifadesiyle vizyon: gerçekleştirmek istediğimiz gelecek, misyon ise bu gerçekleşmedeki amacımız şeklinde ifade edilebilir. İlk zamanlar kurumlar için kullanılan bu kavramlar artık bireyler içinde kullanılıyor. Ve sizden kişisel misyonunuzu tanımlamanızı istiyorlar. Kaliteli bir yaşamın temelinde bunun olduğu söyleniyor. Aslında kişisel gelişim uzmanları “Sen neden yaşıyorsun kardeşim?” diye soruyorlar.
    Yaşamımız içerisinde genelde yaptığımız, gözümüze ilk çarpan neyse onunla ilgili hemen bir karara varmak ve bu kararımızı uzunca bir zaman sürdürmektir. Bu gayet normal çünkü insanın doğasında gördükleriyle ya da daha geniş bir ifadeyle algıladıklarıyla düşünme ve yargıya varma vardır. Mesela güzel birini gördüğümüzde güzel bir kişilik olduğu kabulüyle başlarız konuşmaya. Ya da birisinin işteki konumunu öğrendiğimizde hemen bir değer atfederiz. Fakat bazı zamanlar görünenin ve bilinenin ötesini düşünmek gerekiyor. Öyle ki toplum tarafından çok önemsenen, bir çok kişinin olmak isteyeceği konumda bulunup da yaşamdaki amacı zevk elde etmekten başka bir şey olmayan insanların sayısı geçmişte az olmadığı gibi bugün de hiç az değil. Mevlana, (henüz kişisel gelişimin sektörleşmediği zamanlarda) insana aradığı şeye bakarak değer biçilmesi gerektiğini söyler. Yaşamın içerisinde aradığımız, başka bir deyişle hayattaki anlamımız neyse biz de o kadar değerliyizdir. Amacımız üç dakikalık bir zevkse, iş yerindeki konumumuz ne olursa olsun, arabamız ne kadar iyi marka olursa olsun, ne kadar iyi bir semtte oturursak oturalım gerçekte bizim değerimizde üç beş dakikalık olur. Bu gün büyük insanlar diye isimlerini zikrettiğimiz kişileri büyük kılan, önce onların hayata yükledikleri anlamdı. Neden yaşıyorum sorusuna verdikleri cevaptı. Eğer bu soruya verecek bir cevabınız yoksa hayatınızı bir kez daha gözden geçirmelisiniz. Çoğu insanın hayatı bu soruyu bir kez bile düşünmeden kah TV dizilerinin bölümlerinde kậh pop starların parlayan yıldızlarında, kah arabalarının jantlarında kậh evlerinin fayanslarında geçip gitmekte. Oysa bunların hepsi onun varlığı için var…
    Ez cümle; Anladım ki hayatın anlamı hayatı bir anlama adamakta saklı.
    Yaşamımız içerisinde genelde yaptığımız, gözümüze ilk çarpan neyse onunla ilgili hemen bir karara varmak ve bu kararımızı uzunca bir zaman sürdürmektir. Bu gayet normal çünkü insanın doğasında gördükleriyle ya da daha geniş bir ifadeyle algıladıklarıyla düşünme ve yargıya varma vardır. Mesela güzel birini gördüğümüzde güzel bir kişilik olduğu kabulüyle başlarız konuşmaya. Ya da birisinin işteki konumunu öğrendiğimizde hemen bir değer atfederiz. Fakat bazı zamanlar görünenin ve bilinenin ötesini düşünmek gerekiyor. Öyle ki toplum tarafından çok önemsenen, bir çok kişinin olmak isteyeceği konumda bulunup da yaşamdaki amacı zevk elde etmekten başka bir şey olmayan insanların sayısı geçmişte az olmadığı gibi bugün de hiç az değil. Mevlana, (henüz kişisel gelişimin sektörleşmediği zamanlarda) insana aradığı şeye bakarak değer biçilmesi gerektiğini söyler. Yaşamın içerisinde aradığımız, başka bir deyişle hayattaki anlamımız neyse biz de o kadar değerliyizdir. Amacımız üç dakikalık bir zevkse, iş yerindeki konumumuz ne olursa olsun, arabamız ne kadar iyi marka olursa olsun, ne kadar iyi bir semtte oturursak oturalım gerçekte bizim değerimizde üç beş dakikalık olur. Bu gün büyük insanlar diye isimlerini zikrettiğimiz kişileri büyük kılan, önce onların hayata yükledikleri anlamdı. Neden yaşıyorum sorusuna verdikleri cevaptı. Eğer bu soruya verecek bir cevabınız yoksa hayatınızı bir kez daha gözden geçirmelisiniz. Çoğu insanın hayatı bu soruyu bir kez bile düşünmeden kah TV dizilerinin bölümlerinde kậh pop starların parlayan yıldızlarında, kah arabalarının jantlarında kậh evlerinin fayanslarında geçip gitmekte. Oysa bunların hepsi onun varlığı için var…
    Ez cümle; Anladım ki hayatın anlamı hayatı bir anlama adamakta saklı.