Hicanka Neyi Anlatıyor?
       Hayatımız hep Zümrüd-ü Anka’yı aramakla geçiyor. Kimi zaman mutluluk oluyor onun adı, kimi zaman zevk, başarı, huzur, kibir. Ne aradığımızı da bilmiyoruz çoğu kere, ne aradığını bilmeden aramak, neden yaşadığını bilmeden yaşamak, kendini tanımadan kâinatı tanımaya çalışmak: Elde var koca bir hiç.
        Âdem Peygamber varlığını anlamaya çalışmış olmalıydı. Belki yeryüzündeki son insan da anlamaya çalışacaktı. Ama gerçekten neyini ne kadar kavrayacaktı, rüyadan daha gerçek olduğunu bile iddia edemediğimiz bir hayatın. İnsanın bütün gayreti var olmak için değil mi? Önce ailede başlayan sonra okul ve iş hayatında devam eden çabalarımız, daha iyisi, daha iyisi çırpınışlarımız varlığımızı ya da var olduğuna inandığımız benliğimizi daha da güçlendirmek için değil mi?
        Yüzyıllar önce ne güzel de söylemiş Shakspeare "Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu " derken. Bin yıllar önce de söyleyenler vardı mutlaka. Bütün mesele bu hakikaten; “Olmak ya da olmamak”. Boş keseler olarak geliyoruz dünyaya önemli olan keseyi neyle doldurduğumuz. Neyle doldurduğumuz önemli; çünkü ne koysak kokusu kalıyor. Aslında bizi biz yapan da bu kokular oluyor. Ne kadar doldurursak dolduralım bir nefeslik zaman yetiyor tüm keseyi boşaltmaya. Geriye sadece, zamanında içine dolduklarımızın kokusu sinmiş, boş bir kese kalıyor. Varlık yokluğa dönüşüyor.
        Hicanka, hiçlikten gelip Anka kuşunun uğrunda sürüklenen ve yine hiçliğin içine düşen insana bunu anlatmaya çalışıyor. Kaf Dağı senin içindedir ve aradığın Anka kuşu da senden başkası değildir demek istiyor.
        Âdem Peygamber varlığını anlamaya çalışmış olmalıydı. Belki yeryüzündeki son insan da anlamaya çalışacaktı. Ama gerçekten neyini ne kadar kavrayacaktı, rüyadan daha gerçek olduğunu bile iddia edemediğimiz bir hayatın. İnsanın bütün gayreti var olmak için değil mi? Önce ailede başlayan sonra okul ve iş hayatında devam eden çabalarımız, daha iyisi, daha iyisi çırpınışlarımız varlığımızı ya da var olduğuna inandığımız benliğimizi daha da güçlendirmek için değil mi?
        Yüzyıllar önce ne güzel de söylemiş Shakspeare "Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu " derken. Bin yıllar önce de söyleyenler vardı mutlaka. Bütün mesele bu hakikaten; “Olmak ya da olmamak”. Boş keseler olarak geliyoruz dünyaya önemli olan keseyi neyle doldurduğumuz. Neyle doldurduğumuz önemli; çünkü ne koysak kokusu kalıyor. Aslında bizi biz yapan da bu kokular oluyor. Ne kadar doldurursak dolduralım bir nefeslik zaman yetiyor tüm keseyi boşaltmaya. Geriye sadece, zamanında içine dolduklarımızın kokusu sinmiş, boş bir kese kalıyor. Varlık yokluğa dönüşüyor.
        Hicanka, hiçlikten gelip Anka kuşunun uğrunda sürüklenen ve yine hiçliğin içine düşen insana bunu anlatmaya çalışıyor. Kaf Dağı senin içindedir ve aradığın Anka kuşu da senden başkası değildir demek istiyor.